Ülkemizde ve bütün dünyada yayılmakta olan virüs sebebi ile günlük yaşamımızda çok büyük değişiklikler yaşanıyor ve çoğumuz bu değişikliklere adapte olmakta zorlanıyoruz. Günlük rutinlerimiz ve alışık olduğumuz durumlar değişiyor, bazı aktivitelerimiz kısıtlanmak durumunda kalıyor. Özellikle de sağlıkla ilgili tehlikeyle de birlikte doğal olarak kaygı seviyemiz de artıyor. Her ne kadar bütün bireyler ve aile üyeleri bu durumdan aynı şekilde etkilenmese de kaygı, korku, can sıkıntısı, tahammül seviyesinin azalmasına bağlı olarak çabuk öfkelenme gibi bazı ortak duygular da ortaya çıkıyor. Çocuklar açısından bakıldığında bu durumu anlamlandırmak ve bu duruma uyum sağlamak çok daha zor. Çocuğunuzun da bir anda bütün düzeni değişti, kendisini evde kapalı kalmak zorunda buldu; dışarı çıkmak, arkadaşlarıyla oyun oynamak, sevdiği aile büyükleriyle vakit geçirmek gibi birçok zevk aldığı aktiviteden vazgeçmek zorunda kaldı. Bu durum ister istemez çocuğunuzda da korku, kaygı, öfke gibi duygular uyandırabilir. Özellikle virüs ve hastalıkla ilgili kendisine açıklanmayan ama birçok farklı platformdan duyduğu şeyler dünyanın güvenli bir yer olduğu algısını da sarsacaktır. Bu koşullarda bütün bu ortaya çıkması muhtemel negatif duygu ve düşüncelerin rahatça ifade edilip konuşulması çok daha büyük önem taşımakta.
Bazen ebeveynler çocukları daha çok etkilenmesin diye özellikle virüs ve hastalıklarla ilgili konularda konuşmaktan kaçınırlar. Bu çok anlaşılabilir bir endişedir. Ancak günümüz koşullarında özellikle internet ve televizyonun bulunduğu ve herkesin aynı evin içinde kalmak zorunda kaldığı bu zamanlarda çocukların bir şeyleri duyup görmesi kaçınılmazdır. Ebeveynler bu duyguları ve olayları konuşmadığı zaman çocuklar kendi duydukları ve gördükleri kadarından kalan boşlukları kendileri tamamlarlar. Ve gerçekte olandan belki de daha kötü bir senaryo yaratarak daha çok endişelenir, korkabilirler ve kendilerini güvensiz hissedebilirler. Bu yüzden çocuğunuzun yaşına uygun olarak belki resimlerle ve hikayeleştirme yöntemleri ile bu virüsün nasıl olduğunu kısaca anlatmanız önemlidir. Daha sonrasında bunun çocukları çok fazla etkilemediğini, onların tehlikede olmadığını, bununla mücadele etmenin yollarının olduğunu ve yine yaşına uygun şekilde hijyenin önemini anlatmak da faydalı olacaktır. Bunu belki de birlikte virüse bir mektup yazarak yapabilirsiniz veya birlikte virüse isim verip onun resmini çizebilirsiniz.
Özellikle bu durumun tehlikesinin yanı sıra korunma yollarının ve çözüm yöntemlerinin de olduğunu bilmek çocuğunuza iyi gelecektir. Süreç boyunca sevdiği insanlarla online platformlar üzerinden iletişimin sürdürülmesi hem o kişilerin iyi olduklarını görmesi açısından hem de ihtiyacı olan o sosyal ilişkilerden kopmaması açısından da iyi olacaktır. Bu konuşmaları çocuğunuzla yaparken mutlaka onun sorularına yer verin, ne hissettiğini sorun ve çocuğunuzu dinleyin. Kafasına takılan şeyleri sormasına izin verin ve olabildiğince dürüst bir şekilde yanıtlayın sorularını. Hatta kendi duygu ve düşüncelerinizi de ölçülü bir biçimde konuşmanız çocuğa yalnız olmadığını da hissettirecektir. Bu tarz bir diyalog sayesinde çocuklar kaybettikleri o güven duygusunu tekrar kazanabilirler. Ortada tehlikeli bir durum olsa bile kendisinin korunacağını bilmek çocuğunuzu kontrol edememenin ve belirsizliğin getirdiği kaygıdan da uzaklaştıracaktır. Bu süreçte bu olağan duygu ve düşünceleri konuşmak, paylaşmak ve daha sonrasında adaptasyonu kolaylaştırabilecek çözüm yolları ve baş etme yöntemleri geliştirmek hem ebeveynlere hem de çocuklara iyi gelecektir. Hem ebeveynlerin hem çocukların kendilerini iyi hissedecekleri ve birlikte yapmaktan zevk alacakları aktivitelere yönelmek ve çocukla birlikte yeni rutinler (ders çalışma saatleri, ailece oyun oynama saati vb gibi) oluşturup eski rutinleri (yatma saati, diş fırçalama rutinleri vb gibi) de koşullara uyarlayarak devam ettirmek hayatla olan bağları koparmadan yaşamın devam ettiğini de çocuğa gösterecektir.
Ar. Gör. Merve Açil
Fen Edebiyat Fakültesi Psikoloji Bölümü